Kendisini Atatürk’ün öğretmeni olarak tanımlayan TEV bağışçısı Özcan Yurttaş:
Edirne Kız Öğretmen Okulu’nda okudum ben, yatılı okulda. O kadar güzel alışkanlıklar kazandırıyor ki o okullar bize ve candan arkadaşlığı öğretiyor. Aynı TEV’in kız yurtları gibi... 300 tane genç kızdık, 20.00-21.00 arası yemekten sonra eğlenceler düzenlerdik. Çok şahane bir terasımız vardı, onlara mandolin çalardım onlar da dans eder şarkılar söylerlerdi. Ben o mandolin sayesinde Anıtkabir’i gör-düm. İkinci sınıf talebesiydim. Öğretmen Okulları’nın kuruluş yıl dönümüydü. Türkiye’nin her yerinden, 35 tane öğretmen okulundan folklor grupları olarak Ankara’ya gittik ve yabancı elçilere gösteriler yaptık. İşte ben bu sayede Anıtkabir’i görmüş oldum.
Babamdan sonra en sevdiğim insan Atatürk’tür. O’nun ölüm gününde emekli oldum ben 1981’de...
Okulumuzun önünde resim çektirdim mesleğe veda ederken. Ve ne tesadüftür ki o sene Öğretmenler Günü kutlanmaya başlandı. Öğretmenler Günü’nde, Dünya Kadınlar Günü’nde benim Vakfı’m bana kart yolladı kutladılar, telefonla aradılar beni, aile gibi olduk biz. Yaşlılıkta aranmak çok güzel bir şey çok mutlu oluyorum. Bir telefonla bile mutlu oluyorsun diyorlar bana, tabii mutlu olurum. Sevmeseler ararlar mı?
Ben Türk Eğitim Vakfı’na SÖZCÜ Gazetesi’ndeki tanıtımı okuyunca geldim. Aklımda bağış yapmak hep vardı. Zeki Müren’in TEV bağışçısı olması beni çok etkilemiştir. Bir de Vehbi Koç’u çok beğenirim. O’nun kurduğu Vakıf kötü olamaz derim. Tüm bunların üstüne bir de o tanıtımı görünce tamam dedim. Yazlıktan İstanbul’a gelir gelmez hemen buraya geldim ve bağışımı yaptım. Vehbi Koç’u sevip ona güvenen 205 iş adamı sayesinde kurulan bu sağlam Vakıf yıllarca faaliyetlerine devam eder. Türkiye’de böyle bir Vakıf yok.
Eğitim Vakfı olduğu için Vakfımızda öğretmen bağışçılar çokmuş onu gördüm. En önemlisi de ölmeden bunları görebilmek, içim çok rahat artık, çok huzurluyum. Bağış yapmayı düşünenlere Vakfımızı tavsiye ediyorum. O kadar ilgileniyorlar ki ben artık buraya benim Vakfı’m diyorum. Çok güzel bir yaşamım oldu. Allah hep dualarımı kabul etti benim. Bu Vakfı da çok istedim nasip oldu.
Ramazan’da vefat eden bağışçılar için mevlit okuttular bu o kadar etkiliyor ki beni. Türk Eğitim Vakfı’nın bursiyerlerini toplantılarda görüyorum, en son Almanya’da, İtalya’da okuyan çocukların konuşmalarını dinledim bir eğitimci olarak gurur duydum. Tüylerim diken diken oluyor. Muazzam bir şey bu, kendi imkanları ile okuyamayan başarılı gençler bizlerin sağladığı imkanlarla okuyorlar. Şu anda 200 tane talebe varmış yurt dışında.Gebze’ye TEVİTÖL’e (TEV İnanç Türkeş Özel Lisesi) gittim mezuniyete, kep attılar kendi çocuğum gibi gururlandım onlarla. Aileleriyle birlikte onları seyrettik, çok mutlu oldum.
Kuruluş yılında bir davet veriliyor... Türkan Şoray’la tanıştım o da çok etkilendi bursiyerlerden, o öğrenciler kollarımıza girip bizi karşıladılar, uğurladılar.
Bursiyerlerimize dedim ki, çocuklar sizden bir tek şey rica ediyorum, benim aşkımı, Atatürk’ü unutmayın, unutturmayın. Hocam hiç unutur muyuz? dediler. Ben Atatürk’ün öğretmeniyim, Atatürk’e aşığım. Benim okulda tarih hocam ağlayarak Kurtuluş Savaşı’nı anlatıyordu bize. Atatürk İsviçre’den bile önce Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı vermiş 1934’te ve kadınlarımız bu memleketi omuzlara kaldıracak demiş. Bir eğitimci olarak bilhassa kızların meslek sahibi olduğunu görünce çok mutlu oluyorum. Veli toplantılarında velilere de hep bunu söylerdim, kızlarınızı okutun bir diploması olsun. Evlilik bir yaşam garantisi değildir...
Özcan Yurttaş TEV Bağışçısı
TEV bağışçılarından biri olan ünlü oyuncu Defne Yalnız, “Bana bir tanıtım kitapçığı verdiler. Orada bu bağışımla ilgili hiç bilmediğim hizmetler olduğunu öğrendim. Mesela elden ayaktan düşersem bana sahip çıkılacağını, vakfın sizi koruyor olduğunu öğrendim. İşte o zaman ne kadar doğru bir iş yaptığımı çok daha iyi anladım” diyor.
Tiyatro ve sinema sanatçısı Defne Yalnız, Türk Eğitim Vakfı’na vasiyet bağışı yaparak eğitime katkı sunanlardan biri. Yalnız bağışçı olmaya karar verdikten sonra TEV’in bağışçılarına da hizmetler sunduğunu öğrenmiş ve verdiği kararın ne kadar doğru olduğunu anlamış.
Yalnız, bağışçı olmaya nasıl karar verdiğini şöyle anlatıyor: “Benim Türk Eğitim Vakfı’yla tanışmam cenazelere çelenk göndermekle başladı. 20 senedir bunu yaparım. Sonra ablam vasiyet bağışı yaptı, o şekilde aklımda yer etti. Benim çocuğum yok, yeğenlerim var ama benden sonra paylaşmaları çok zor. Her şey heba olacağına bağış yapmaya karar verdim. Arayıp Vakfın avukatıyla görüştüm. Bana prosedür hakkında bilgiler verdi, örnek bir sözleşme gönderdi, benim de imzalayıp geri göndermem lazım ama ben imzalayamadım... O imzayı atınca ölüverecekmişim gibi geldi ve uzun bir süre ihmal ettim. Sonra yine birdenbire bir ilham geldi (gülüyor) birden işi resmiyete döktüm ve bana bir tanıtım kitapçığı verdiler işte o zaman ne kadar doğru bir iş yaptığımı çok daha iyi anladım. Orada bu bağışımla ilgili hiç bilmediğim hizmetler olduğunu öğrendim, mesela elden ayaktan düşersem bana sahip çıkılacağını, bakımımın üstlenilmesi gibi insanın başına gelebilecek her türlü şeyde sizin yanınızda olunacağını, Vakfın sizi koruyor olduğunu öğrendim.
Tabii böyle çok daha rahatladım. Çünkü eş dostla olacak şeyler değil bunlar. Ayakları yere basmaya alışık kendi işini görmeye alışık olan güçlü insanlar profesyonel bir anlaşma yoluna gidiyor. Burada karşılıklı verilen sözler ve haklarınız profesyonel bir sözleşme kapsamında korunuyor. Benim dikkatimi çeken bir konu da ölüm ilanımı vakfın verecek olması.”
"Dünya malı dünyada kalıyor ama deseler ki diğer tarafta bir banka şubesi var ben o zaman bir cimrileşirim bir cimrileşirim kimseye vermem paramı... Örneğin babamdan bana kalan çok eski bir mesleki kitap koleksiyonum var, kendi arşivim var, bunların ilgili bir kuruma verilmesi şartını da sözleşmeme koydurdum. Bunların benim bağışım olduğunu birkaç kişi görüp beni ansa bana yeter. Ve bir gün bir genç, “Ben Defne Yalnız Burs Fonu’yla okudum” dese ne mutlu bana."
Defne Yalnız TEV Bağışçısı
88 yaşındaki İhsan Yavuz Ballık, yeni bir TEV bağışçısı. Yavuz Bey, köklü ve güvenilir bir vakıf aracılığıyla, gençlerin eğitimine katkıda bulunmaktan dolayı mutluluk duyduğunu belirtirken, en büyük sevabın insana hizmet olduğunu söylüyor.
TEV bağışçısı İhsan Yavuz Ballık, 11 Haziran 1928 Kastamonu doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini Kastamonu’da tamamlayan Yavuz Bey, yalnız ilkokul birinci sınıfı Ankara’da okuduğunu söylüyor. O günlerin en güzel anısını da bizlerle paylaşıyor.
Türk Eğitim Vakfı (TEV)’nın yeni bir bağışçısı olan Yavuz Bey, TEV’i yine bir TEV bağışçısı Mustafa Sıtkı Erkek vasıtasıyla tanıdığını belirtiyor. Yavuz Bey sözlerine şöyle devam ediyor: “Mustafa Sıtkı Erkek, Kastamonu Taşköprü’lüdür. Ben Ankara’da öğrenciyken, Mustafa Bey askeri eczacıydı. O zamandan beri tanırım kendisini. Taşköprü’ye TEV aracılığıyla, güzel bir okul yaptırdı. Daha sonra öğretmen lojmanlarını ve okulun spor salonunu da tamamladı. Rahmetli Mustafa Bey, bizim iyi bir ahbabımızdı ve yaptırdığı okulu birlikte de ziyaret etmiştik. Hatta TEV’in dergisinde de okulun haberi ve Mustafa Bey’in röportajı vardı. Bize onları göstermişti. Onun yaptığı bu hayır işleri çok hoşuma gitmişti. O’nun bu hayırseverliği bize de örnek oldu. Benim köyümde eskiden ilkokul mezunu bile yoktu. Köyde kimin çocuğu üniversite kazanırsa burs vereceğiz dedim. Çok değil ama imkanlarımla bir şeyler vermeye çalıştık. Çocuklar da okudu, öğretmen, doktor, avukat oldular. Bir meslekleri oldu. Bunun bizden sonra da devam etmesini istedim. Bizler, insana hizmeti değerli bulan insanlarız. Bu işi devam ettirmesi için de köklü bir kuruluş aradım çünkü küçük vakıflarla bu işi sürdürmek zor olabiliyor. Ayrıca güven duyacağınız bir yer olmalı ki, siz bu dünyadan göçtüğünüzde bile ilgilenmeye devam etsinler. Ben noterlik görevimi icra ederken Koç Holding’in de yıllarca noterlik işlerini yapmıştım. Sayın Vehbi Koç ve tüm ailesi çok değerli insanlar. Hepsi bir araya gelince, Vakfa ve aileye olan inanç ve güvenle bağışımızı yaptık.”
İhsan Yavuz Ballık TEV Bağışçısı
Diş Hekimi Müzeyyen Gürbüz de yeni bir TEV bağışçısı. Uzun süredir bağış yapmak için pek çok vakfı araştırdığını belirten Müzeyyen Hanım, mirasçılarının kısa sürede bitireceği bir gelir kaynağını, kurumsal bir yerde değerlendirip, uzun vadede insanlığın yararına kullanılmasının daha doğru olduğunu düşünüyor.
Yeni TEV Bağışçısı Diş Hekimi Müzeyyen Gürbüz, ülkenin aydınlık geleceği için TEV’in canla başla çalışmasının yanında Vakfın bağışçıları ile yakından ilgilenmesi ile kendisi gibi yalnız yaşayan insanları, yaşlanınca “ne olacağım” kaygısından kurtaran güvenilir bir kurum olduğunun altını çiziyor.
Uzun süredir de bağış konusunu düşündüğünü, varlığını emanet edebileceği kurumları ayrı ayrı araştırdığını ifade eden Müzeyyen Hanım, TEV ile nasıl bir araya geldiğini ise şöyle anlatıyor: “Ben hastalandığımda, ailemin benim için yapabileceklerinin sınırlı olacağını gördüm. Çünkü hepsi artık kocaman bir aileydi ve hepsinin de kendilerine göre bir düzenleri vardı.
Hastalandığımda, sağlığımla ilgili endişelerim arttıkça, umutsuzluğa da kapıldım. Teşhis sürem de uzun sürünce, umutsuzluk daha da çok içimi kapladı. Bu arayış içindeyken, bir arkadaşımın kardeşi kısa süre TEV’de çalıştığını söyleyerek, bağışçılarından bahsetti. O bağışlarla binlerce lise ve üniversite öğrencisini okuttuklarını söyledi. Vakıf ile ilgili bilgim vardı ama çok sınırlıydı. Çağdaş, Atatürkçü, devrimci, kurumsal bir yapı arayışındaydım ve TEV ile de bu aradıklarım çok örtüşüyordu. Aynı zamanda TEV’in bağışçılarıyla çok iyi ilgilendiklerini öğrendim. Bu ilgi, benim gibi yalnız yaşayan kişileri, yaşlanınca “ne olacağım” kaygısından kurtarıyor.
Müzeyyen Gürbüz TEV Bağışçısı
Artık Trabzon’daki son günlerimdi. 7 yıldır oturduğum evimi kiraya vermek ya da satma fikrim vardı. Bu kararsızlığı yaşadığım günlerde pazar alışverişimi yapmak üzere arabamla Türk Eğitim Vakfı Trabzon Şube’nin önünden geçiyordum. Aniden bir aydınlanma yaşadım ve evimi TEV’e bağışlama isteği duydum. Zaten ne zamandan beri kafamda öğrenciler için bir bağış yapma fikri vardı ve şunu dedim: Şimdi değilse ne zaman?
Öyle ya 35 yıl boyunca çalışma hayatımı gençlerin eğitimine vakfederek geçirdim, emekliliğimde de onların eğitimine katkım olsun istedim. Bir ülkenin hiçbir zaman bitmeyecek tek ihtiyacı kalifiye insan ihtiyacıdır. Eğitim de kalifiye insan ihtiyacının fabrikasıdır.
TEV Trabzon Şube’ye bağış yapma isteğiyle gittiğim zaman şubenin kurucusu olan Hasan Melek ile görüştüm. Hemen beni genel merkezleri ile görüştürdü. Telefonla görüştüğüm görevli emin olup olmadığımı sordu, daha sonra pişman olmamı istemiyordu. Tamamen emindim, canı gönülden isteyerek vereceğim diyerek onları bağış yapmak istediğime ikna ettim. İşlemler devam ederken Şube Müdürü Elvan Hanım’la görüştük; bu ev sayesinde kim bilir kaç öğrenciye burs verebiliriz diye o kadar sevindi ki, neredeyse gözlerinde yaşlarla sarılıp öptü beni. Bu bağış elbette yetmez ama hepimize bir moral kaynağı olmuştu.
Trabzon Şube’de bu özel bağış vesilesi ile adıma tören düzenlediler ve bir plaket takdim ettiler. Genel başkandan mülkümden elde edilecek gelirin mutlaka öğrencilereburs olarak gideceğine dair teminat veren çok güzel bir teşekkür mektubu sundular.
Merasime bursiyerlerden bazıları da katıldı. Bu pırıl pırıl gençlerin geleceğine küçük de olsa bir katkım olacağını düşünmek çok güzel…Bir de adıma bir burs fonu oluşturdular, isteyen küçük ya da büyük bağış demeden bu fona katkıda bulunabilecek. Bundan böyle bana bir hediye almak isteyen ya da almayı düşünene çağrım şudur: Bundan sonra bana hediye almak isteyen www.tev.org.tr sayfasına girip “Prof. Dr. Ayşenur Ökten Fonu”na istediği kadar bağış yapabilir. Daha güzel bir hediye olur mu?
Ben artık TEV Ailesine emanet olmuşum… İhtiyarladığımda, bakıma muhtaç olduğumda, bakımımı üstlendiler. Mezar yapımı, bakımı, öldüğümde gazeteye verecekleri ilanın metnini bile sordular. Bu yaşta bunları konuşmak biraz garip geliyor olsa da, çok güzel bir düşünce ve insanı çok rahatlatan bir şey, yeni bir aileye daha sahip olmuş gibiyim. Bu ev bana çok uğurlu geldi, içinde çok güzel günler yaşadım, çok mutlu oldum, bu güzel evin, bu güzel çocuklara umut olmasını diliyorum.
Prof. Dr. Ayşenur Ökten TEV Bağışçısı
Aileden gelen eğitim sevdasıyla TEV bağışçısı olan Ayla Çoşkun Hanımefendi, Türkiye’nin üniversite mezunu ilk kadın kütüphanecilerinden.
“Hayatımdaki bütün noktalar büyük tesadüfler sonucu gelişti,” diyor ve anlatıyor: 1962 yılında İstanbul Üniversitesi’nden Coğrafya Öğretmeni olarak mezun oldum. Vefa Lisesi’nde çalışmaya başladım. Orada bir süre çalıştıktan sonra gördüğüm bir gazete ilanı üzerine İstanbul kütüphanelerinde çalışmak üzere yükseköğrenim mezunlarına açılan dil ve kültür sınavına girdim. Hoş bir tesadüf oldu: Sınavın konusu ‘Akdeniz İklimi’ idi. Tabii rahatlıkla sınavı verdim ve göreve başladım. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne tayinim çıktı ve çeşitli araştırmalara hizmet veren katalog görevlisi olarak yıllarca çalıştım.”
“Arnavutköy’de otururken Türk Eğitim Vakfı Müdürü merhum Sayın Doğan Kasaroğlu’yla komşu olmamız vesilesiyle Türk Eğitim Vakfı ile tanışmış olduk. Ondan bilgi aldım ve kurumu tanıdım.” diyor Ayla Çoşkun.
Bağışçı olmaya karar vermesi ise aslında birdenbire olmamış; yardım etmek ve eğitim aşkı Ayla Hanım’ın genlerinde var: “Benim annem babam da ilkokul öğretmeniydi, Anadolu’da görev yaptılar. Küçük şehirlerde öğretmenler bir araya geldiklerinde ülkenin eğitim meseleleri konuşulur, başarılı, çalışkan; fakat imkânları kısıtlı çocuklara yardım eli uzatmak için el ele verilirdi. Bunlar da hep benim o zamanlardan aklımda kalmış. Aileden, çevreden gelir bizde yardımseverlik. Bartın’da büyüdüm ben, soğuk yerdi. Bir de Fenerbahçeliyiz babamla biz. Annem lacivert üstüne sarı çizgili kazak örmüştü bana. Yıllar sonra bir kış yine kazağımı arıyorum, bulamıyorum. Anneme sordum, ‘Kızım ihtiyacı olan bir çocukcağız vardı, sana yine öreriz.’ dedi. İşte böyle bir ortamda büyüdüm ben. İhtiyacı olanlara yardım etme içgüdüsü bende o zamandan beri vardır.” Diye anlatıyor ve ekliyor: “Bizim ailede bir laf vardır: ‘Ana şalgam, baba turp, çocuklar öyle zehir gibi ki!’ denir. İşte TEV bursiyerleri de öyle! Onları gördükçe hep bu laf gelir aklıma ve ben bu ailenin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.”
“TEV’in yaptığı işler ve desteklediği öğrencilerin başarısı beni çok etkiliyor. Yardıma muhtaç çok çocuk var, gelecek o çocukların. Onlara yapılan yatırım en ulvi yatırımdır, hiçbir şeyle kıyaslanmaz.” diye anlatıyor.
Ayla Çoşkun TEV Bağışçısı
Öğrencilerin Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine ne kadar bağlı olduklarını ve başarılarını gördükçe, TEV ailesinin bir ferdi olmaktan gurur duyuyorum.
Cevat Öğretmen ve eşi, eğitime adadıkları hayatlarında yetiştirdikleri filizlerin büyümesini görüp onlarla gurur duyarken biricik kızlarına doyamadan hayata veda etmesinin ardından onun adını yaşatmak ve bir nebze de olsa acılarını hafifletmek için bir burs fonu açmayı kararlaştırmışlar.
Türk Eğitim Vakfı ailesine dahil olduktan sonra da vakfın çalışmalarını yakından takip ederek burs alan gençlerin başarılarını gördükçe kızlarının yerine onları koymuşlar. Bütün toplantılara birlikte katılmışlar, ta ki 2013 yılında geçirdiği bir operasyon sonrası 41 gün yoğun bakımda kalan eşini kaybedene kadar...
“Bu zor günlerimde TEV hep yanımdaydı,” diyor Cevat Öğretmen ve ekliyor: “Özel günlerde, bayramlarda TEV hep bizi hatırlar, yapılan tüm etkinlikler ve burslar hakkında bizi bilgilendirir. Her yıl kaybettiklerimiz adına mevlit okutur. Eşim ve kızım Elazığ’da yatıyor. Mezarlarımızın yıllık bakımları TEV tarafından yaptırılır. En önemlisi de bursiyerlerin tanıtım törenlerinde öğrencilerin Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine ne kadar bağlı olduklarını ve başarılarını gördükçe TEV ailesinin bir ferdi olmaktan gurur duyuyorum. Temennim, daha büyük kitlelere ulaşmak ve gençleri ülkemize kazandırmaktır. Gençlere tavsiyem; TEV’i araştırsınlar, burs için müracaat etsinler, toplantılara katılsınlar emeklerinin boşa gitmeyeceğini görecekler. Herkese sağlıklı, mutlu, barış dolu yıllar dilerim. TEV’e hizmetlerinden dolayı teşekkür ederim. Türk Eğitim Vakfı’nın bizim yanımızda olması acımızı paylaşması çok önemli bir değerdir ve bundan da önemlisi eğitime verdiği değerle bağışlarımızın boşa gitmediğinden hep emin oluyoruz.”
Cevat Köse, öğretmenliğin ona ne ifade ettiğini ise şu sözlerle dile getiriyor: “Son tercihim öğretmenlikti ama inanın bir daha dünyaya gelsem yine öğretmen olurum, bu anlatılmaz bir şey. Kırk yıl öğretmenlik yaptım. Öğretmenlikte çocuğu sevmek gerekir, yoksa bu mesleği yapmanızın imkânı yok. Bir model yetiştiriyorsunuz, ailesine vermediği değeri size verebiliyor çocuk.”
Cevat Köse TEV Bağışçısı
Aydın ve güçlü bir Türk kadını olarak ülkenin parlak gençlerine destek olmak amacıyla TEV’i seçtiğinde 37 yaşındaymış Dursune Gündüz. Yaptığı bağışıyla TEV ailesine katıldığından bugüne kadar hiçbir toplantıyı kaçırmamış ve her seferinde gurur duymuş, bursiyer gençleri tanımaktan ve başarılarına şahit olmaktan.
Kendi yaşamını şöyle özetliyor: “Dedem din adamıydı, laik bir insandı. Babam ise matbaa teknikeriydi. Beni kız olduğum için geri tutmadı, okumamı hep destekledi. ’80 yılında liseden okul ikincisi olarak mezun oldum. Ancak sağ-sol çatışmasından sokağa çıkamıyorduk, o nedenle İngiltere’ye gittim. Zaten ben gittikten 10 gün sonra ihtilâl oldu. İngiltere’de işletme okudum. Mezun olduktan sonra uzun bir süre yurt dışında çalıştım. Daha sonra Türkiye’ye geldim, uzun yıllar dış ticaret üzerine çalıştım. Birçok ülke gezdim, birçok proje yürüttüm, orta kademe yöneticilik yaptım. Hiçbir zaman bir işe veya ortama ‘kadınım’ diye bir adım geride ya da ileride girmedim. Eşit haklarım var, ben bir insan olarak bu işi yapabilirim dedim.”
TEV ailesine katılmaya karar verişinin öyküsü ise “Babamın, dedemin dişinden tırnağından artırarak edindiği ailemizin varlıkları aile fertleri tarafından çarçur ediliyordu, benim buna yüreğim elvermedi. İnsan onurunun kaldıramayacağı şeyi reddedecek kadar paran olsa yeter, yüce Rabbim diyor ki fazlasını infak et, yani dağıt. Rahmetli babam, sevaba önem veren bir insandı. O zaman bir hayır yapalım ki onun adına, senede bir defa bir Fatiha okunsun ruhuna dedim ve doğruca TEV’e geldim.”
TEV’in kendisine ne ifade ettiğini şöyle anlatıyor: Büyük Atatürk’ün dediği gibi, insanları eğiteceğiz. Elbette onları eğitirken benliğini ezmeden, yok etmeden, ait olduğu toplumla bağını kesmeden… Toplumunu başka memleketlerle mukayese edip daha iyiye götürebilen gençler yetiştirmek... Şimdi bakıyorum burs alan gençlere... Çocuk okumuş ve zaten aileden de güzel huyları almış, iyi ahlak sahibi olmuş. Vakfın da laik sistemi benimsemesi, Atatürkçü düşünce içinde olması son kısmı tamamlıyor.
Ben TEV’in seçtiği çocuklara bakarak bunları söylüyorum, hepsiyle toplantılarda tanışıyorum, konuşuyorum; onlarda bunu gördüm. Bir harç gibi düşünüyorum TEV’i. İnsanı iyi şeylerle eğitirseniz iyi sonuçlar alırsınız.
Dursune Gündüz TEV Bağışçısı
Eğitimci Sevin Erel, Türk Eğitim Vakfı’nın kendisine ailesinden yadigâr olduğunu anlatıyor.
“Ailemin, büyüklerimin ismini yaşatmak benim vazifem diye düşünüyorum. TEV’e destek olmak da bizim ailede bir gelenektir, dolayısıyla bu söyleşide onlardan bahsetmezsem olmaz. Babam Ege Tıp Fakültesi kurucusu ve ilk rektörü Ordinaryüs Profesör Doktor Muhiddin Erel’dir. Halam Profesör Sara Akdik ise Türkiye’nin ilk kadın botanikçisidir. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Farmakobotanik ve Genetik Kürsüsü Başkanı olarak görev yapmıştır. Onların babaları da Hilâl-i Ahmer’i yeniden kuranlardan ve Himaye-i Eftal’in de ilk kurucularından olan Dr. Mehmed Ali’dir. Annem Alman asıllı viyolonist Emine Erel, İstanbul Belediye Orkestrası’nın ilk kurucularındandır, eniştem ise hattat Kâmil Akdik’in oğlu ressam Şeref Akdik’tir. İşte biz böyle kıymetli insanların içinde büyüdük.”
Sevin Hanım’ın bizi ağırladığı odada bütün bu kişilerin Şeref Akdik tarafından yapılan yağlıboya tabloları duvarları süslemekte. Sevin Hanım, vakfın kurulduğu yıl daha gençken halası Sara Akdik’in babasına verdiği müjde ile tanışmış TEV ile. “Muhiddin, Muhiddin! Vehbi Koç, vakıf kurmuş. Haydi, biz de çevremizdekileri toplayıp hep birlikte bağış yapalım.”
Sevin Hanım, “Tabii olarak vakıfçılık, eğitime ve insanlığa hizmet ailemin genlerinde vardı. O günkü heyecanları beni çok derinden etkilemiştir. Ben de sıra bana gelince annemin koluna girdim ve TEV’e geldim, bağışımı yaptım. O günden beri de her gün gurur duydum sizinle. Yıllardır TEV’in bir elçisi olarak vakfın faaliyetlerini daima çevreme anlattım.” diyor.
Sevin Erel TEV Bağışçısı